çocuk oldum düşlerimde yine
tıkır tıkır …
başucumda kırmızı ayakkabılar
Hep çocuk kalma istemine bir sebeptir bayramlar. Ben mi çocukluğun yakasını bırakmıyorum, çocukluk mu benim bilmiyorum ama bayramlarda çocuk olmak daha bir güzeldir.
Bir bayram alışverişi öncesi babamın elinden tutup çarşıya indiğimizde ilk kez göz göze geldik onlarla. Ne parlak ne göz alıcı, ne albeniliydiler. Kırmızı bir çift elma gibi, yan yana asılı iki kiraz gibi gülümsüyorlardı küçük bir esnafın küçük camlı vitrininde. Bense mahcup önce onlara, sonra babamın gözlerinin içine bakmıştım. Gözlerinin içine içine bakmıştım ki bir umut babam ne istediğimi anlasındı. Rahatça gözlerinin içine bakamazdık büyüklerin, öyle her istemimizi, her duygumuzu rahat söyleyemezdik. Babam gözlerimde kırmızı pabuçları görünce bir şey söylemeden o küçük dükkâna sokmuştu beni. Ayakkabılar camlı vitrinden alınıp kutusuyla eve gelinceye kadar kalbimin tıkırtıları durmak bilmemişti. Ben yeni doğan bebeklerin kuştan mütevellit olduğunu düşünürüm hep. Yürümeye başladıklarında kuş kanatları düşer, konuşmaya başladıklarında cıvıltıları azalır ama insanoğlunun bir tek kalbi unutmaz kuşlardan geldiklerini, bir tek kalbi kuşlar gibi çarpmaya devam eder.