Haziran 30, 2011

Deja Vu / Niobe



Deja Vu ! Fransızca kökenli bir sözcük. Deja : daha önceden Voir : görmek demek. Yani yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu, anı yaşamışlık hali. Son zamanlarda hissettiğim durum buna çok benziyor ancak bir farkla benimki duygu yada sanma hali değil basbayağı  rutine sarmak işi. Sadece ben değil siz de aynı döngü içindesiniz. İşe gidiyorsunuz, eve geliyorsunuz, Tv açıyorsunuz, gazete okuyorsunuz, sosyal paylaşım sitelerinde bulunuyorsunuz, sanal dünya harici gerçek dünyada eşinizle, dostunuzla, akrabanızla, sevgilinizle birliktesiniz. Hani " insan sosyal bir varlık  " ya, hani " kalabalıklar ve çokluklar içinde yapayalnızsınız ya " ... Yalan bu ! kocaman bir yalan. Yalnız filan değilsiniz, yalnız kalmanıza müsaade etmiyorlar çünkü. İçinizde büyük bir toplulukla yaşıyorsunuz.Üstelik sağır da oldunuz,  kendi iç sesinizi bile duyamıyorsunuz. Neden ?

Çünkü öyle bir enformasyon kirliliği var ki ne içsel sesiniz ne beyniniz bunları doğru düzgün algılayıp cevap veremiyor.

Kafka'dan, Bukowski'den, Dostoyevski 'den, aforizmalardan, şiirlerden, şarkılardan, kitap alıntılarından  nefret edeceğim aklıma gelmezdi hiç. İnanın kusma evresindeyim. Bu yazılanların söylenenlerin kaç tanesi akılda kalıyor ? Akılda kalmayacaksa niye paylaşılıyor.Ard arda bilgi yığını besleme yapmıyor insanı sağır ediyor sadece. Okudukça, dinledikçe, gördükçe üretim duygumun hadım olmaya başladığını hissediyorum. Yazamıyorum eskisi gibi. Henüz söylenmemiş bir sözün kalmamış olmasından korkuyorum. Endişe ediyorum kalemi kıpırdatırken.  Ya bunu daha önce başka bir yerden duyduysam, ya onun yazısına benzerse kelime seçkim. Hafızamı geri sardığımda daha az şiir okuduğum, daha az kitap okuduğum zamanlarda daha özgün daha korkusuz çalışıyordum ben. Sadeleşmeye çalışıyorum. Saklanmaya çalışıyorum. Gün ışığı görmemiş bir resif arıyorum beynimin içinde. Biliyorum ki gün ışığına çıkan her şey ölüyor, değerini yitiriyor bir şekilde.



Sezen Aksu'nun babaannesinin söylemiş olduğu bir söz üzerine sanat çizgisini değiştirdiğini duymuştum. Bu bilgi bir şehir efsanesi mi araştırmadım ama çok güçlü bir nasihattır bir toruna söylenebilecek. Demiş ki bir gün Sezen Aksu'ya " Sıradan olacağına öl daha iyi " . Şimdi bakıyorum da her şey gün geçtikçe birbirine daha çok benziyor. Aşklar, ayrılıklar, politik kavgalar, kitaplar, tarzlar, birbirine benzeyen sınıfsal insanlar. Hep bir öykünme durumu var. Temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp aynı şeyler konuyor önünüze.Sıra dışı bir şeyler duymak istiyorum ben. Yeni ve farklı şeyler okumak, dinlemek istiyorum. " malı " " meli " cümleler beni kendi etrafımda çeviriyor. Maalesef dünya da değilim ki kendi çevremde döndükçe gece/ gündüz mucizesi olsun. Şaşırmak istiyorum bir yazı, şiir okurken " vay be, ne sıkı yazmış " demek istiyorum.Topluluklara oynayan tavırlar, toplulukları daha da salağa çeviriyor. Birbirlerinin benzerleri birbirlerini çoğaltıyor. Hayat bir koridorsa eğer attığınız her adımda artık daha sık Deja vu yaşatıyor size.. uyurgezer değilseniz şayet

...........................................................................................................


Pati Smith 'in  " Çoluk Çocuk " kitabını çok oldu bitireli. 68 kuşağını  " çiçek çocukları " yaşadıklarını merak ediyorsanız, müzikle de sıkı bir ilginiz varsa bu kitap sizi mutlu edebilir. Ama uyarayım şimdiden öyle bildiğimiz " peace , freedom " diye bağırıp ellerinde gitarlarla uzun saçlı kızlar erkekler romantizmi şeklinde geçmiyor gerçek 68 kuşağının serüveni. Anılardan oluşmuş iki sanat tutkunu insanın hayatını ve o dönemlerde sanatları uğrunu verdikleri mücadeleyi konu alıyor. Bazı kitapları tek bir cümle için okursunuz. Ben " altın cümle"  diyorum ona. Kitabın size göre kalbi.  Ben altın cümlemi buldum ve kitaba ve yazarına teşekkür ediyorum.Kitapla ilgili fazlaca alıntılar yapmayacağım.Sadece Pati Smith'in birlikte yola çıktığı, tek başlarına ayakta kalana kadar asla birbirlerini bırakmamaya söz verdikleri, ayrı insanlarla aykırı hayatlar yaşasalar bile birbirlerine olan bağlarının kopmadığı kişinin yani Robert Mapplethorpe'nin ölümünün ardından yazdığı anma şarkısının sözlerini okumanızı istiyorum. Kayıp karşısında ki çağresizliği anlatan

Küçük zümrüt kuş
Uçup gitmek ister
Eğer avcumu kaparsam
Kalmasını sağlayabilir miyim

Küçük zümrüt ruh
Küçük zümrüt göz
Küçük zümrüt kuş
Veda etmek zorunda mıyız ..


................................................................................................................


Özlem Tekin'i severim. Bir dinleyici olarak kadın rocker'lar dan farklı bir yerde görürüm onu tarzıyla, umarsızlığıyla. Pişti isimli bir program yapıyor Gani Müjde, Şafak Sezer ve Sanem Altan ile beraber. Zaman zaman izliyorum hoş da bir program sıkmadan, uzatmadan esprili bir dille gündemde ki konuları irdeliyorlar. Bir önceki programın konuğu Bayhan'dı. Hani şu müzikle meşhur olma programlarının birinden hatırlarsınız onu. O gece Özlem Tekinle bir düet yaptılar, Tekin'in" Sen anla " şarkısına. Şarkı zaten muhteşem, Özlem Tekin'in sahne performansına söz yok. Fakat Bayhan'la söylerken olmamış yaaa .... dinlerken keyif almadım, ne o öyleee .....  diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz çok da hoşuma gitti. Ezber bozan bir işti .Önceden böyle bir şey duysaydım " hadi ordan be " derdim .Ama bu sıradışılıktan keyif aldım diyorum özetle.


Deja Vu 'dan çıkıp Özlem Tekinle çorba ettiğim yazımı temenni ve dileklerimle noktalıyorum. Allahım beni sürünün içine katma ! Şayet böyle bir şey olacaksa sürüyü yiyen kurt ben olabilir miyim ?  lütfen lütfen.

 Sağlıcakla kalın :))



Niobe

2 yorum:

  1. çok güzel, evet evet evet ben de o sürünün içinde olamam ...
    katılıyorum bütün o dediklerinden kusmak üzereyken kaybolmayı tercih ettim bende... politika, Atatürk, Mevlana istismarı ... daha neler neler.. ne tuhaf kimse de sıkılmıyor tam gaz herkez.... neyse teşekkürler çorba diyorsun ama keyifle okunan bir yazı.... sevgiler

    YanıtlaSil
  2. sürünün içinde değilsin zaten o yüzden seviyorum seni.

    sadece politik unsurlar değil her duygu istismar ediliyor.
    bıkkınlık noktasında yazdığım bir yazıydı, havale geçirmeden önce yazayım dedim :))

    YanıtlaSil