Haziran 22, 2011

her kızın babasına .. / Niobe




Bana bir Masal Anlat Baba ....   Masallar okunarak büyüyen bir çocuk olmadım ben, bu yüzden sanırım hep masallara dokunmak istemem.Uçurtma da uçurmadım. O daha çok erkek oyuncağıydı hani daha bir özgür daha bir sınırsız. Kızların bebekleri olur, uçurtma tehlikelidir. Neme lazım ipini koparır uçar, kaçar uzaklara gider  ..

Ferzan Özpeteğin Mükemmel Bir Gün filminde şöyle bir replik vardı " Hayatta en az bir kez uçurtma uçurman gerekir. Yoksa büyüyemezsin ! " demişti kadın küçük çocuğa .. demek benim büyüyememe sebebim buydu.

İnsan neyi eksik yaşıyorsa hayatının kısımlarında, o eksiklik bir bumerang gibi dönüp buluyor kendini yaşı kaç olursa olsun. Babam bana hiç uçurtma uçurtmayı teklif etmemişti, ben de hiç sormamıştım ona. Babalar fazlaca meşguldür bilirsiniz. Geçim derdi, çok çalışma, korumaya çalıştığı güçlü mizaç ... İletişiminiz daha anneye yakın gibi olsa da her küçük kız çocuğu gibi ben de " babamın kızı " olmaya çalışmıştım. Müşfik sevecen, yeri gelir sert bazen uzak, bazen çok yakın ama hep varlığını hissettiren.

İlk sevgilindir baban, ilk kahramanın. Çocuk gözünde yıkılmayan, sarsılmayan güven kalesinin sahibidir. Hayranlıkla bakarsın ardından " evet o küçük dağları babam yaratmıştı " dersin gururla. Ve yıllar geçip aranızda ki makas kapanmaya bile başlasa , kaleler eskiyip yıpransa, fethedilecek sahalar gözünüzde küçülse bile o kaledeki kral eskiyip yaşlanmıyor nedense. Henüz altı yedi yaşlarındayken babam önde ben arkada merdivenden çıkma görüntümüz gelir çocukluk anılarımda. Onun bastığı yerlere basmaya çalışır, yürüyüşünü taklit ederdim ardından. Şimdilerde kocaman bir kadın olsam da yürüyüşüm bir kadına göre hala bozuktur benim. Sizinde vardır eminim babanızdan size geçen halleriniz.Huylardan bahsetmiyorum şekilsel tavırlar kastım. Bir duruşunuz, gülmeniz, bardağı tutuş şekliniz, konuşmalarda uzun es'ler vermeniz belki. Bunlar hep o küçüğün büyüğe olan hayranlığından sonra üzerinize giydiğiniz sonrasında siz olan hallerinizdir.




Güzel geleneklerimiz vardır bizim eskiye dayanan ve günümüzde de devam eden. Evlenecek kızlara çeyiz sandıkları hazırlanır . Binbir emekle yapılmış el emeği göz nuru çeyizlerle doludur içi. Beyaz patiskadan örtüler, renkli oyalı yemeniler, sabun kokulu havlular, danteller  konulur sandıkların içine. Ağırlaştıkça kıymetlenir sanki. Evin bir köşesine oturtturulur o sandıklar. İçsel olarak anne'yi taşıyor gibi görünse de o çeyiz sandıkları aslında babayı temsil eder. Ceviz ya da  maun köşeli, sert duruşuyla koyduğunuz odada her bakıldığında şunu söyler " doğduğun evden ayrıldın kızım ama unutma sen hep bu evin kızısın ve elim hep üstünde " der. Kız istemeler, vermeler, almalar, çeyizler sosyal olarak ve  tanım olarak doğrudur ya da yanlıştır tartışılır. Ben sembollerin temsil ettiklerini sever ve saygı duyarım. Bu yüzden evinizde içinde ailenize ait eşyaların olduğu büyük küçük bir sandığı olmalı insanın bir erkek olsanız bile. Dedenizden babanıza geçmiş bir tesbih, arkası kuşlu küçük bir ayna, belki bir kol saati ya da siyah beyaz bir fotoğraf... Sandıklar ve sakladıkları adına ..


Yıllarca gazete köşelerinde, filmlerde,  sohbet ortamlarında eğitimli eğitimsiz çoğu erkeğin dilinden hep erkek evlat sahibi olma isteğini duymuşum ve garipsemişimdir.Hatta töre gibi yazısız kuralların hala geçerli olduğu yerlerde erkek evlat vermediği için karısını boşayan, boşamayıp kuma getiren erkekler de var biliyorsunuz. Oysa ki bir kadının eşine verebileceği en güzel hediyedir güzel bir kız çocuğu. Şu " erkek olsun soyum yürüsün saçmalığını " kız çocuğun bağlılığına ve vefasına neden kıyaslayamaz babalar bunu da hiç anlayamayacağım sanırım.


Kızlar için babaları nasıl kırılma noktalarıysa, babalar içinde kızları öyledir. Hep korunmaya kollanmaya muhtaç görürler kızlarını ve üzerine titrerler. Toplumlarda gelenek ve görenekler değişse de insani duygular aynıdır değil mi ? Cat Stevens'ın   " Wild World " şarkısını  evden ayrılmayı düşünen kızı için yazmış olduğunu söylemişti öğretmenim çevirisini yaparken bizlere . 70 'li yıllarda yazılan bu şarkının aslında sevgili için yazıldığını okumuştum daha sonraları kaynaklarda.Gerçekte sevgilisine yazmış bile olsa, aklıma aksi yerleştiği için " Oh baby baby it's a wild world, and I'll always remember you like a child, girl." dizeleriyle o şarkıyı hep kızına yazdığını düşünerek dinlerim hala ..



İster babanızın kara kızı olun, ister küçük prensesi o kocaman elin elinizi tuttuğu anı ve o güven duygusunu hiç aklınızdan çıkarmayacaksınız.O sizin şefkatle başınızı okşayan, ilk kırmızı pabuçlarınızı alan, küçük boyunuzla kafanızı kaldırıp kaldırıp yukarıya baktıkça büyüyen uzanan bir dev olacak.Ve sen babacığım benim hep
 " kırılma noktam " olarak kalacaksın. Ve belki bir gün kim bilir, o hiç uçuramadığımız uçurtmanın iplerini  birlikte salacağız seninle gökyüzüne.O uçurtma uçmadan ben hep senin küçük kızın olarak kalacağım .



Niobe




1 yorum:

  1. teşekkürler... unutulanları hatırlattığın için..
    harika bir yazı sağol varol dünya güzeli:)))

    YanıtlaSil