Aralık 29, 2011

pas ...





Karakterinizi şekillendiren türlü sebepler vardır. Aile yaşamı, bireyler, zaman kavramı içinde başınızdan geçen olaylar, DNA’nız gibi. Çocukluğunuzdan ergenliğinize, yetişkinliğinize ve yaşlılığına giden süreçte zaman zaman değişse de tutumunuz kemikleşmiş olan özünüz değişmez. Öyle değiştim, değişirim, değişeceğim tavırları filan hikâyedir, kocaman bir yalandır. Daha siz bir ortama adımınızı atmadan halet-i ruhiyenizle birlikte buram buram gerçek kokunuz da etrafa yayılır. O yüzden derler ya birileri ile karşılaştığınız ilk dakikalar çok önemlidir diye. Çünkü algılayan alt benliğinizdir ve sinyali doğru alır. Sonrası gördüğünüz işittiğiniz pastanın süsüdür ancak pastanın tabanı değişmez.

Neyse efendim sizin çevreye yaydığınız ilk sinyalden sonraki konuşmalarınız, kendinizi anlatmalarınız örneklemeleriniz nafile çabalardır." Ben aslında şöyle " " Ben aslında severim " " Gerçek olan şu ki " ... gibi cümleleriniz boşa israftır, kafa karıştırmadır. Üstünüze yapışan kimliğinizi dokuz takla da atsanız insanların gözünde kıramazsanız. Bittiğiniz andır. En kolay şey ise beğenmediğiniz özelliklerinizi genetik suçlu sayılan ana babanızın üstüne atmaktır.

Benim karakterimdeki kurşun ağırlık tamamen kendi suçumdu. Hemen buradan itiraf edeyim. Böyle “ Dağları deldim tek başıma” kıvamını hep kendim istedim. " Kadın dediğin zeki ve güçlü olmalı " dedim. Erkek kadar güçlü olmalı, abartıp hatta erkekten de güçlü olmalı.
Neden? Kuvvetli ihtimal içgüdüsel olarak kendini koruma isteğidir. Ve o günkü algıma dayanarak hayatım boyuncada kremşanti kadınlardan hiç hoşlanmadım. Misal herkesin göz bebeği, sevgilisi, tapılası kadın  Türkan Şoray’ın bir dönem bolca yarattığı kremşanti kadınları yüzünden ben hala o dönem filmlerini çok severek izleyemem. Hayır yani, nerede ağlayacak, nerede içkisine ilaç atılacak, ne zaman tokat yiyecek, ne zaman hamile ve bir başına kalacak belli olmadığı için sonu mutlu da bitse iki saati çile içinde geçen filmi neyleyim.

Bizim dönemlerimizde çevrenin ve genelde  ailelerin geçer akçe sloganı "  Dikkat ! Her an öcü çıkabilir " idi. Bilinç altına işleyen bu travmayla benim idolüm o zamanların kadın amazonu Zeyna olmuştur. Gerçekten. Hani elimde bir kılıç olsa dünyayı filan kurtarmaya kalkabilirdim o derece. Savaşçı kadın karakterini üstüne alan ben,  ilk ergenlik dönemlerinde ve devamında hatasız yaşamayı kendime borç bilmişimdir. Bu ağırlık ve bu sorumluluk duygusuyla da dünyayı kurtarmak yerine altında kalmışlığım çoktur.

Bir neslin mahvına sebep olduğu için de gerçek suçlu olan Türk sinemasının bunun hesabını bilahare vermesini istiyorum. 

Efendim krem şanti kıvamında kalıp hatta bu kıvam kromozomlarına işlemiş evrimleşip çağa uymuş yeni nesil kadınlar pembeden pembe, çiçekten çiçek, buluttan bulutturlar. Siz bir Zeyna edasıyla kendi kanatlarınızla uçmaya çalışırken, onların yarattıkları Zümrüdüankalar onları taşır. Siz bir zorlukla karşılaştığınızda çözmeye çalışır kafayı yersiniz. Onların yerine sorunları başkaları çözer. Hatta sorun olabilecek,  yollarına çıkan taşları onlardan önce birileri gelir bi zahmet temizler, temizletirler. Siz kendinizin haricinde eş, dost, akraba, arkadaş, konu komşu sorumluluğunu valiz valiz üstünüzde taşırken onlar sadece kendi kimliklerini gezdirirler. Fiks menü gibidirler masaya gelen. Altın cümleleri “ Ama ben yapamam kii” “ Bilmem kiii “ “ Ben üzülüyorum ama, bu beni çok kırıyor” “ Çok utangacım” … Devamlı bir mağduriyet içinde gezerler. Zannedersiniz ki etrafta sürekli bir Bollywood filmi dönüyor. Çok renkli ama çok ağlamaklı. Sızım sızım. Cıngıl cıngıl. Ne zaman güldün, ne zaman ağladın, ne zaman çiçek bulut oldun ? Üstelik ne çiçeği,  ne bulutu ya !

Ama şu yaşımda kafama dank etti ! ki aslında doğru tutum buymuş. Hata bizdeymiş. Hayranım,  gerçekten hayranım onlara. 

Bir eda bir nazla hallettirdikleri  meseleleri Zeyna kılıklılar " Ben yaparım, ben hallederim, bana bir şey olmaz"  diyerek ortaya atıldıkları için ömürlerini çürüttükleri gibi artık üstlerine yapışan kimlikten dolayı bir level'ı aşıp diğer level'a savrulur dururlar.Genelde olgun davranış sergiledikleri için anlayış hep onlardan beklenir. Onlara anlayış gösterilmez. Mazeret kabul edilmez. “ Aaa İşte bak bu kalbim, Ahh! Bak bu da ciğerim. İşte gösterdim ”  demedikleri için onları karbon fiber zannederler. Silikon gibi… Ez buruştur geri düzelir nasıl olsa. 

Kardeşim bak benim de etim var, bak kestim kanıyor …Yok hayır, sen çıkarıp göstermedin ! Seninkini buraya yok yazıyorum. 

Bu duruma fena canımın sıkıldığı bir dönem yazdığım bir yazı vardı. Yazıda “  Evet! Herkes mağdur bir ben katil “ demiştim. Yazı böyle böyle devam eden bir yazı “ Herkes alim bir ben zalim, Herkes bol keseden bir ben pinti “  …

Ama bir nokta koymak istiyorum bu duruma. Artık ben de yapamıyoruuum,  bilemiyoooorum, çözemiyooorum " pas ! " demek istiyorum. 

Yemiyor, yok diyor dünya. Sana bir şey olmaz. Evet, bize bir şey olmaz. Bizim gibilere bir şey olduğunu görecek kadar uzun gerçekleşmez zaten o durum. Böyle birden olur. Çok sevdiğim bir arkadaşımın bir sözü vardır “ Bazı kadınlar yaşlanmaz, bazı kadınların cesetleri bile olmaz” der. Bizler illüzyon ustasıyızdır. Kaybetmekte üstümüze yoktur. Bir gün bir bakmışsınız “ puff ! ” yok oluvermişiz… 

2 yorum:

  1. Off.. Akidem harika bir yazı, kelimesi kelimesine katılıyorum... "pas" ve "puff!"....

    YanıtlaSil
  2. " Pas " ve "Puff " ikisini yan yana çok sevdim, başlığı değiştirsem mi :)
    teşekkür ederim Nazan ablacım.

    YanıtlaSil