Ocak 11, 2012

The Little Prince




 Koyun ağaç fidanı yerse, çiçek de yer, değil mi? diye sordu.
- Koyun ne bulursa onu yer, dedim.
- Dikeni olan çiçekleri de yer mi?
- Evet, dikeni olanı da yer.
- Öyleyse, dikenler ne işe yarar?
Hiç bilmiyorudum. O anda da motorumun sıkışmış bir vidasını sökmeye uğraşıyordum. Çok dertliydim; motordaki bozukluk çok önemli görünüyordu. İçme suyumuz da günden güne azaldığından, geleceği karanlık görmeye başlamıştım.
- Dikenler ne işe yarar?
Küçük Prens bir soru sordu mu, vazgeçmezdi. Vidaya çok sinirlenmiştim. Rastgele bir cevap verdim:
- Dikenler hiçbir işe yaramaz. Çiçeklerin kötü huyundan doğar. 

- İnanmam! dedi. Çiçekler zayıftır, saftır. Tehlikelere karşı koymak için, ellerinden geleni yaparlar. Hem onlar dikenleriyle kendiierini çok güçlü sanırlar... Küçük Prens öfkesinden sapsarı olmuştu.


“O günden bu yana tam altı yıl geçti. Bu hikayeyi daha önce kimseye anlatmamıştım. Uçağımı onarıp geri döndüğümde, çevremdekiler hayatta olduğum için çok sevinmişlerdi. Bense üzgündüm ve onlara yorgun olduğumu söylemiştim.
Şimdi acımın bir kısmı dinmiş durumda. Yani tamamen değil. Gezegenine geri döndüğünden eminim, çünkü gün ağarırken bedenini hiçbir yerde bulamamıştım. O kadar da ağır bir vücut değildi onunki. Şimdiyse, geceleri yıldızları dinliyorum. Sanki beş yüz milyon tane küçük zil, oradan bana gülüyor. 
Ama beni kaygılandıran bir şey var. Koyununun ağzına bağlaması için çizdiğim ağızlığın kayışlarını çizmeyi unutmuşum. Yani, onu hiç kullanamayacak. Bu yüzden de gezegenine vardıktan sonra neler olduğunu çok merak ediyorum. Belki de çizdiğim koyun çiçeği yemiştir…
Bazen kendi kendime: “Kesinlikle yememiştir! Küçük prens çiçeği her gece camdan korunağıyla kapatmış, koyunu da dikkatle izlemiştir” diyorum. Böyle düşününce mutlu oluyorum. Ve bütün yıldızlar bana gülüyorlar.
Ama sonra: “Herkes zaman zaman dalgın olabilir. Ya küçük prens bir gece camdan korunağı çiçeğin üstüne geçirmeyi unutursa ve koyun da sessizce yerinden çıkarsa…” diye düşünüyorum. O zaman benim küçük zillerim kahkaha yerine gözyaşlarına boğuluyorlar. 
Bu gerçekten büyük bir sır. Sizler gibi, benim gibi küçük prensi sevenler için, evrenin kim bilir neresindeki bir koyunun bir çiçeği yemiş ya da yememiş olması çok önemli bir şeydir.
Gökyüzüne bakın. Kendinize “Acaba koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi?” diye sorun. Bakın her şey nasıl da değişiyor. 
Ve bunun neden bu kadar önemli olduğunu büyükler asla anlayamazlar…


            “Soğuk algınlığım o kadar kötü değil. Gecenin serinliği iyi gelir bana. Çiçeğim ben.”



Antonie de Saint Exupery 



                                                                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder