Şubat 24, 2012

clementine



Ben güne enerjik başlayanlardanım. Hani bazıları sinirli uyanır, uykusu açılana kadar yanına yaklaşamazsınız ... Öylelerinden değilim.Yani yeni bir güne başlamışsın. Uyuyup uyanmışsın, uyanamayıp o günü hiç göremeye bilirdin .. Bu bile mutlu kalkmaya bir sebep değil midir ? Her neyse sonra kahvaltı filan derken, sabah haberlerini şöyle bir göz gezdireyim diyorsunuz. Aman tanrım o da ne ? Karısını dövenler, dövmekle kalmayıp öldürenler, hırsızlar, uğursuzlar, katiller, katliamlar, kazalar, şehitler ağlayanlar... Ee be kardeşim bu ülkede hiç mi güzel bir şey olmuyor ? Haberlere bakarsanız olmuyor.

İki gündür şu haber dönüyor ; " Sevgisine karşılık bulamadığı için okul servisini durdurup pompalı tüfekle 16 yaşındaki kızı ve arkadaşını öldürdü."  Şimdi bu ruh haliyle gününüze nasıl normal devam edebilirsiniz. Bunun gibi düzinelerce haber var. İşin trajikomik yanı da kızın babasının defalarca savcılığa, emniyete dilekçe vererek korktukları söyleyip koruma istemesi. Tabi sonuçta ne olmuş, ne koruma gönderilmiş ne yardım. Göz göre göre iki genç kız ( hatta çocuk sayılacak yaştalar ) arkada gözlü yaşlı sevenlerini bırakarak hayat veda ettiler. 

Bu ilk kez duyulan bir vaka değil. Bunun gibi gün içinde kaç olay yaşanıyor kim bilir. Kimileri ölümle sonuçlanırken kimileri darpta kalıyor, kimileri hiç duyulmuyor bile ...  Merak ettiğim nokta şu ;  Bu olaylara sebebiyet veren insanların nasıl bir ruh hali olduğu. Dayandığı temel nedir ? Cahillik mi, Ezilmişlik mi, İşsizlik mi, Mülkiyet duygusu mu ? Nasıl bir mülkiyet duygusudur üstelik bu ? Kaynağı nereden geliyor. İçinde yaşadığımız kültür mü besliyor bunu " Ya benimsin ya kara toprağın " ... Evine aldığın mobilya sehpada senin, canın sıkıldıkça kalkıp iki tekme mi savuruyorsun. Ya da bir cinnet anında eline bıçağı alıp tahta bacaklarını mı doğruyorsun. Cansız bir nesneye böyle davranmazken, bir insana üstelikte " sevdiğini " iddia ettiğin bir insana karşı nasıl böyle davranır İNSAN!

Öfke, Nefret  tüm dinlerde büyük günahlardan biri kabul edilir. Öfkesini  kontrol edemeyen kişi istediği kadar eğitimli olsun, istediği kadar inançlı geçinsin  kendisini nasıl " iyi " sayar. Nasıl varlığımı tamamladım diye düşünür.Yalnızca özel hayatında değil sosyal hayatında aynı kontrolü göstermesi beklenir. Olgunluk, tamamlanmışlık budur. Sevgisizlikten yakınıp sevdiğini iddia ettiği kişiye kötü muameleyi reva görenler acaba aynaya bakıp hiç kendilerine şu soruyu sordular mı ? " Ben kendimi seviyor muyum ki bir başkası da beni sevsin " Kendisini seven ve kendisi ile barışık olan insanın yaydığı güzellik mutlaka fark ediliyor. Tam tersi iticilik de öyle. Ve tanrı seni sevip binlerce ihtimal içinden doğmana izin verdiği halde, sen kim oluyor da önce kendinden sonra başkalarından nefret edebilme cür'etini kendinde buluyorsun ? 

O gözler sana kör bir insandan daha değerli olduğun için verilmedi. Konuşabilme ve akıllıca düşünebilme yetin bu yetiye sahip olmayan insanlardan daha özel, onlardan bir adım önde filan olduğun için de verilmedi. Özrü olan insanlar dünyaya iki elleriyle sımsıkı tutunup mutlu olmaya çalışırken, sen eksiksiz gelme şansına sahip biri olarak güzel sözler söylemekten acizsen, dünyaya güzel bakmıyorsa gözlerin o organlara sahip olamayan insanlara karşı borcunu nasıl ödeyeceksin ? Bunları yapmıyorsan ; Öfkeni, nefretini, çirkin sözlerini, siluetini alıp dağa mı çıkarsın bir mağaraya mı kapatırsın kendini ... Ruhunu yontmak için kendini nasıl ehlileştirirsin bilmem ama ortaya katkı namına bir şey koyamıyorsan var olan düzeni bozma bari ... 

Hangi inanca sahip olursanız olun . İster enerji diyin, ister tanrıya ister krem peynire tapın. Ama şunu unutmayın bu dünyada varoluşunuzun bir sebebi var. Size verilmiş " yeteneklerle"  ulaşmanız gereken bir misyon var. Bunu boş boş oturarak, dünyaya ve insanlara kırılarak ve kırarak, sadece yemek, içmek, dua etmek, sevişmekle borcunuzun tamamlanacağını sanmayın. Bu evrenin ve onu oluşturan gücün bireysel tatmin ve bencilliklerle geçiştirilmeyecek kadar derin manası olduğunu düşünüyorum. Sen olmasaydın senin yerini mutlaka birisi tamamlayacaktı. Var isen varlığını layıkıyla kanıtla.Bu düşüncem kendim de dahil hepimiz için geçerli. Yeteneklerimiz doğrultusunda bireysel gerçekliğimizi sorgulamamız ve bulmamız gerek. Yoksa bir ağaçtan, bir kuştan ne farkımız kalır.


Unutmadan, Neden Clementine ... Benim dönemindekiler bilir çok güzel bir çizgi filmdi . Onun kocaman bir balonu vardı ve içine çocukları alıp başka diyarlara götürürdü.Yardıma ihtiyacı olanlara yardım ederdi. İşte iki küçük kızın ölümlerini öğrenince Clementinin gerçek olması istedim. Böyle yardıma ihtiyacı olanları, korunmaya muhtaç olanları o balona koyup uzaklara götürmesi istedim bir an ... Öyle işte 



Niobe 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder