Nisan 11, 2012

sizi götüren gemiler geri getirmeyecekler ...



10. 04. 2012

Dün Meral Okay'ın ölümünden sonra hiçbir şey yazamadım. İçimden bir şey paylaşmak da gelmedi.O benim için Havva Anaydı. Hani öyle güçlü, yıkılmaz ...  İçim buruldu öyle kaldım. Böyle insanların hayatlarının bir noktasında bulunmak isterdim. Onlardan, onların gözleriyle  hayata ve yaşama dair bir nefes alabilmek için. Gün boyunca sağda solda eşi için yazdığı yazı, anlattıkları, röportajları ve söz yazdığı şarkılar yayınlandı durdu. Hep düşünürüm bir ayrılık gidene mi zordur kalana mı diye. Sezen Aksu cenazesinde perişan görünüyordu. "Gitti ömrümün geri kalanı, yetemedim" diyormuş, ne acı ...hem gidene hem kalana



Kısa ömre sahip olsalar da şanslı insanlar olduklarını düşünüyorum Meral / Yaman Okay 'ın. Aşkı, dostluğu, anlaşılabilmeyi ve anlayabilmeyi, mutluluğu ve paylaşmayı birbirlerinde bulabilmiş şanslı insanlar.Tüm bu özelliklerin birbirlerinde karşılık görmesi ve bir  ilişkide toplanması ender bulunur şeydir. Çünkü aşk edinilebilen bir şey değildir. Çünkü aşk aslında bencildir, kördür, gönül hep kendinden yanadır. Aşk anlaşabilmeyi de getirmez. Koşulu yoktur. Aşk dost olmak zorunda da değildir, paylaşmak zorunda da ... Ancak anlaşılabilirliğin olmadığı, sadece hayalinizdeki kalıplara oturtmaya çalıştığınız, körü körüne bağlandığınız, yanmayı ve tutkusunu sevdiğiniz bir duygunun ömrü de o derece yakıcı ve kısa süreli oluyor. Güven duymadığınız dost olamadığınız hiç bir ilişki yürümüyor. Dost bir anne babanız varsa aile bağlarınız güçlü oluyor. Eşinizle dost olabiliyorsanız aşkınız zamana meydan okuyor. Huzur bulamadığınız her ortam, her beden, her tutku eninde sonunda uzaklaşılması gereken bir etki bırakıyor üstünüzde.

 " Aşk bir kıyamama halidir" demiş Meral Okay. Ne kadar incelikli değil mi ? Ne kadar naif ... Bencillikten, " ben " duygusundan  ne kadar uzak. Dün izlediğim tv dizilerinin birinde erkek aşık olduğu kadının ağladığını görünce arkadaşına dönüp diyor ki " Omuzlarında tüm dünyanın yükü varmış gibi ağlıyordu. Ben onu ağlasın diye sevmedim ki. Gülsün, mutlu olsun istedim. Gerekirse onu bir daha görmem ". Kıyamama hali budur işte.  Oysa biz dost ilişkilerimizi bile sitem ve savunma üzerine kurmuşuz. Ego'yu yaralabilecek en küçük hareket belirtisinde kim kimi daha çok incitir hesapları yapılır olmuş. Sevmiyoruz. Huzuru sevmiyoruz biz. Kavgaya alışkın bir milletiz .Yaraları, acıları, ağlamayı seviyoruz. Ne sevgimizde ne öfkemizde dozumuz var. Sanırım ikilikten bir olmaya çalışmadan önce hırstan ve egodan arınmış  " iyi insan nasıl olur" u öğrenmemiz gerekiyor. Bunun için de sivri yönlerimizi, köşelerimizi daha iyi görebilmek adına kendi içimize daha derin bakmamız gerekiyor.

Bakan gözlerde anlayışı, dostluğun güvenirliğini ve mutluluğu sığdırabilen iki kişiden biri eksik olunca geride kalanın ağzından böyle cümleler dökülüyor ve gidenin yerini kimse dolduramıyor .

" En zoru bir ölüye aşık olmak. Böyle, bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana. Bu ateşle yanma hâli, o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın. " Meral Okay


İyi insanlar her zaman her yerde iyi olacaklardır eminim. Mekanları çiçek dolu cennet olsun.


Niobe

2 yorum:

  1. Dün, bende tutuldum kaldım.. O kadar güzel yazmışsın ki.. çok güzel anlatmışsın, yüreğine sağlık..

    " Eşinizle dost olabiliyorsanız aşkınız zamana meydan okuyor".. işte bu gerçeği kavrayamayanlar mutsuzluğa mahkum, kavrayanlar ise, en az 40 senelik evli kalanlar...

    sevgiler ve bu güzel yazı için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. dostluk çok kıymetli ... her ilişkide her zaman. yorumun ve ziyaretin için teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil