Ağustos 31, 2012
Ağustos 29, 2012
Ağustos 27, 2012
ece temelkuran
Eğer nasıl yapılacağını öğrenmezsen aslında bütün defterlerin sol sayfası kıvrılır. Yoksa bilirsiniz, insan bir
ömür içinden, durmadan, yine, yeniden aynı hayatı çıkarır.
İnsanın dirseği, eğer yeni bir “ben” icat etmeden bir hayata başlarsa, yeniden ve belki bu kez daha büyük bir acıyla ağrır
Ece Temelkuran
Ağustos 26, 2012
The Rum Diary
Türkçeye " Tutku Günlükleri " olarak çevirilmiş. Bayılırız orjinal film isimlerine uydurma adlar bulmaya ...
Hunter S. Thumpson’ın The Rum Diary romanından uyarlanmış olan film 1950′li yıllarda New York’ta serbest bir gazeteci olan alkol bağımlısı Paul Kemp’in ( Johnny Deep ) Porto Rico’da küçük bir gazete olan ”The San Juan Star”da çalışmak için tüm hayatını bırakıp Porto Rico’ya yerleşmesiyle başlıyor. Porto Rico’daki Amerikalıların kara planlarından uzak durmaya çabalarken sonunda neredeyse kalemi her eline alanın karşılaşacağı zor bir seçimle başbaşa kalıyor.

Johnny Deep ve aynı gazetede çalışan Bob Sala karakteri ( Michael Rispoli) keyifli bir ikili oluşturmuş. Porto Rico'nun rengarenk dar sokakları, doğa güzellikleri ile kokuşmuş Amerikan rüyasını anlatan eğlenceli bir pazar günü filmi.
- Park metrelere, çocuklarımıza harcamaları için verdiğimizden daha çok para ödüyoruz. Bana öyle bakma, araştırma yaptım. Körfeze hidroklorik asit taşıyan 12.000 ton atık döküldü. Denizdeki her şeyi yok etti. Balıkçılığı yok etti. Balıkçıların çocukları çöpleri karıştırıyorlar."
- 10 yıl önce bunun peşine düşmeliyim diyordum. Artık bununla yaşamalıyım diyorum. Hiçbir şeyi değiştiremezsin. Gün batımının kızıllığında, bir yana kusar ve kürek çekmeye devam edersin. Çok fazla zorbalıkla dolu bir yerdir burası. Sen kahvaltı için uyanmadan önce binlerce insan harcanır. Bunlar haber değil, ticari bir gerçektir. Kendi gün batımları olmadığı sürece kimsenin umurunda olmaz. Sen ücra bir ülkedeki yabancı muhabir değilsin, burası Amerika.
- Burası Porto Riko.
- Burası Amerika !
- Sence Illinois'de 25 sene çalışıp para biriktirerek buraya gelmiş bir tesisatçı şeker kamışı tarlarındaki zorlukları okumak ister mi? Umurunda olmaz. Sıradan biri ortalık karışsın istemez çünkü kendi derdine düşmüştür. Bizim okurlarımızda sıradandır. Kimin kaybettiğine aldırmazlar kimin kazandığını bilmek isterler. Bovlingde kim kazanmış? kumar makinesinde kim kazanmış? hedefi kim vurmuş ? yarışı kim kazanmış ? Uykuda değilsin, uyanıksın ve bu da Amerikan rüyası ...Kemp, gerçekle rüya arasında ince bir çizgi vardır. Eğer onları uyandırırsan paralarını geri isterler.
" Oscar Wilde ne demiş biliyor musun ? Her şeyin fiyatını biliyorlar hiçbir şeye değer vermiyorlar "
Ağustos 25, 2012
the girl and the fox
ve dostluklar, kurulan bağlar özeldir. unutulmaz ... yıldız yağsın gecenize
küçük prens, tilki ve yıldızlar ...
“yaşamım çok monotondur. ben tavukları avlarım, avcılar da beni. bütün tavuklar birbirine benzer. bütün insanlar da öyle. bu yüzden biraz sıkılıyorum. ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. şu ekin tarlalarını görüyor musun? ben ekmek yemem. buğday benim hiçbir işime yaramaz. bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. buna üzülüyorum. ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. altın renkli saçların var senin. ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim.
Ah, dedi.. ağlayacağım nerdeyse..
- Suç senin, dedi küçük prens, ben sana kötülük etmek istemiyordum. Ama, seni evcilleştirmemi kendin istedin..
- Elbet, biliyorum, dedi tilki.
- Ama ağlayacaksın! dedi küçük prens.
- Elbet, biliyorum, dedi tilki.
- Öyleyse bir şey kazanmış olmadın.
- Kazandım, dedi tilki, buğdayların rengi yüzünden
*
Satıcının hikayesini dinlediğim sırada sekiz gündür çölde bulunuyordum ve elimdeki suyun son damlalarını yudumluyordum.
“Anılarını dinlemek gerçekten de güzel” dedim küçük prense, “ama henüz uçağımı tamir etmeyi başaramadım. Keşke ben de bir su pınarına doğru ağır ağır yürüyebilseydim.
“Dostum tilki bana demişti ki...”
“Sevgili dostum. Bunun tilkiyle hiçbir ilgisi yok ki!”
“Ama neden?”
“Çünkü susuzluktan öleceğiz.”
“İnsanın dostu olması iyidir. Ölecek olsa bile. Ben tilkiyle dost olduğum için çok mutluyum.”
*
" Senin öyle yıldızların olacak ki kimseninkine benzemeyecek. Gülmesini bilen yıldızların olacak."
Le Petit Prince / Antoine de Saint Exupéry
Ağustos 23, 2012
melih cevdet anday
bir misafirliğe gitsem
bana temiz bir yatak yapsalar
herşeyi, adımı bile unutup
uyusam...
Melih Cevdet Anday
Ağustos 22, 2012
tomris uyar için bir şiir kurma çalışması
seni sonsuz biçiminde buldum o biçimi almıştın
sandviçlerle, kötü şehirle, terle başbaşa kalmıştın
yürüdü üstüne herkesin neonu, herkesin babaannesi
herkesin en eski olan kökü, en eski hanesi
yeşili bozup suya çevirdin, akşamı sonsuz uzattın
ne buldunsa o akşama uygun, ne buldunsa ona kattın
perdeler uzundu, rüzgar kısa, masalar üç bacaklı
masalar dört bacaklı, rüzgarlar uzun, perdeleri kısalttın
sen bir atmacanın en uzun çığlığısın her tür gökte
göğü büyüttün, otobüsleri aldın, şehirleri ufalttın
yıkılan bir kedi bir süre olarak doldurur sesini
seversin bir kanaryanın sesinden çok kendisini
denizi ve ormanı, açlığı ve başkaldırmayı ayırmadın
bırakılmış bir köşebaşının en güzel tanımıdır adın
seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun
gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
ruhum, ateş yüreğim, kokum, birlikte öyle
Turgut Uyar
Ben Koşarım Aşağlara, Koşarım
Usta ozan Turgut Uyar'ın hayatı (1927-1985), ölümünün yirminci yılında, oğlunun annesi, öykücü Tomris Uyar'ın bir söyleşisiyle kitaplaştı: Turgut Uyar Üzerine Tomris Uyar'la Söyleşi/ Ben Koşarım Aşağlara, Koşarım. Erhan Altan, kitabını şöyle tanıtıyor önsözünde "Bu çalışma, Turgut Uyar'ı tanıyan çok sayıda kişiyle yapılacak söyleşiler dizisi olarak başladı, doğal sonucu bir biyografi çalışması olmalıydı. Ancak yapılan birkaç söyleşinin yeterli malzemeyi sunmaması, Turgut Uyar'a yakınlığıyla tanınan birçok kişiye ulaşılamaması gibi nedenlerle bu girişim yarım kaldı. Okuduğunuz bu metin, ölümünden önce Tomris Uyar'la yaptığım üç görüşmeden oluştu ve yaşasaydı muhtemelen devam edecekti. Sonuçta Turgut Uyar'ın özel yaşamına dair bir söyleşi bu ancak, onu çok yakından tanısa da sadece bir kişinin, Tomris Uyar'ın gözünden aktarılan bir tarih..."
Bu kitap hazırlayıcısının tanımıyla "mutlaka eksik bir çalışma, ama yine de fazlaca ön plana çıkmamış birçok bilgiyi içeriyor." Bence İkinci Yeni'nin ustalarından bir ozanın ev içi manzaraları, insan ilişkileri ve çalışma koşulları kadar Türkiye'de bir ozanın yazgısını da yansıtıyor. Ayrıca kitabın aynasında Turgut Uyar'ın yaşam çizgileri ve kişiliği kadar net bir başka yaşam da beliriyor: Tomris Uyar'ın yaşamı ve yargıları.
Zor bir şair
turgut uyar
"-her şeyden biraz kalır-
diyor birileri, çoğulluk haklılıktır
kavanozda biraz kahve
kutuda biraz ekmek
insanda biraz acı
insanda biraz mutluluk"
*
Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı"
İster istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
Turgut Uyar / ( 04.08.1927- 22.08.1985 )
Ağustos 18, 2012
hepimiz dünyaya açılan birer pencere gibiyiz. bazen baktığımızda bulutları ve yağmuru bazen baharı ve güneşi görürüz. mutluluk ise uzun zamana yayılan, bütünsellikten çok aralardan kesip kopardığımız küçük parçalardan ibaret ... biriktirip birleştirmeye çalıştığınız mutlu anlarınız çok olsun
iyi bayramlar dilerim
Hayatta hep mutlu olursam, hayalini kuracak neyim kalır? / Dostoyevski
Ağustos 13, 2012
Ağustos 06, 2012
böyle buyurdu zerdüşt
Kendi ateşinle yakmaya hazır olmalısın kendini; önce kül olmadan nasıl yeni olabilirsin ki !
Friedrich Wilhelm Nietzsche
gün olur ...
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!...
Orhan VELİ
books scalpture / Alicia Martin
Madrid kökenli İspanyol sanatçı Alicia Martin kullanılmayan kitapları şelale formlu şekillerle eski tarihi binalara uygulayarak eserlerini ortaya koyuyor. Yaklaşık 5.000 kitaptan ve sekizer metrelik uzunluklardan oluşan görkemli ve enteresan uymalarından örnekler ;
dünyadan pencereler
kaynak : pekguzelseyler.blogspot.com
![]() |
NORVEÇ |
![]() |
İRLANDA |
![]() |
İSKOÇYA |
![]() |
İSKOÇYA |
![]() |
İSKOÇYA |
![]() |
BELÇİKA |
![]() |
İRLANDA |
![]() |
İRLANDA |
![]() |
GALLER |
![]() |
GALLER |
![]() |
GALLER |
![]() |
İNGİLTERE |
![]() |
FRANSA |
![]() |
DANİMARKA |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)