Ekim 11, 2012

Attila İlhan




Bugün Attila İlhan'ın ölüm yıldönümü (15 Haziran 1925 - 11 Ekim 2005) . Hakkında mini bir yazı yazayım istedim, bir röportajını yayınlayayım ya da onu anlatan yazılar paylaşayım. Röportajlarını, köşe yazılarını taradım. Ne okuduysam dönüp dolaşıp şiirine geldim, şiirinde kayboldum. Sanırım bir yazarı, şairi yine en iyi kendi eserleri kendi şiirleri anlatıyor. Ruhunun ince noktalarını, korkularını, kaygılarını, istek ve arzularını, iyi ve karanlık yanlarını ...

Şair bir röportajında şiir kitaplarının, şiirin satmadığı konusuna itiraz ederken " ' Şiir okunmuyor ' diyenler, Türk şiirinin geleneksel sesini yenileştirmeyi bilmeyenler, Türkçeyi yanlış bir düzeyde kullananlardır. " diyor ve şiir hakkında konuşmaya devam ediyor ;

" Türk okuru şiiri seçiyor. Her şiiri okumuyor. Şiir yazanların önce buna dikkat etmeleri gerekir. Ona sıcak gelen bir ses var; o, ancak bu sesi taşıyan şiirleri okuyor. Çünkü bu şairler, düşünceleri, ideolojileri ne kadar birbirinden farklı olursa olsun bizim geleneksel Türk şiirinin sesini kullanan şairlerdir. Necip Fazıl da öyle kullanır, Nazım da onu kullanır, ben de onu kullanıyorum, Ahmet Arif de onu kullanır. Geleneksel Türk şiirinin bir sesi vardır. Bu ses nereden geliyor? Ben bunu çok düşündüm. Bir defa, kesinlikle Türk musikisinden geliyor. Biz doğduğumuz andan itibaren, farkında olarak veya olmayarak bu musikinin içinde büyüyoruz. Ninnilerimiz bile belli bir makamda söyleniyor. Belki segah, belki yegah... Sokakta bir satıcı geçiyor. Bir hava tutturuyor. Bakıyorsunuz Türk halk şarkılarının ritminde bir şey söylüyor. Müezzin ezan okuyor; o da makamlı... Sabah ezanı saba makamında okunuyor. Sen doğduğun zaman bile bu ritim içinde büyüyorsun. Kulak bunu sağlıyor sürekli. Bu sese aykırı bir ses karşına gelince, insiyaki olarak reddediyorsun."

" Şiir de kurallar ne kadar etkileyici olursa olsun, yaratıcılık ağır basar. Sen gelirsin, bu kuralları hiçe sayarak bir şey yaparsın. Bütün millet senin şiirini söyler. Yani burada kalabalığa intikal edebilmek, insanların algılayabileceği frekansı bulabilmek çok önemlidir. Şimdi ben size bir şey söyleyeceğim. Benim en çok sevilen şiirlerimden biri "Ben sana mecburum" şiiridir. " Ben sana mecburum " lafı Türkçe olarak yanlıştır. Kurallar kırılmış olur. "Ben sana mecburum" denmez. Türkçe'de böyle bir laf yoktur. Ben, onu "Ben sana mecburum" şeklinde söyledim. Ve iki defa bestelendi. Demek ki önemli olan, bunu oturtabilmektir. Öyle bir oturtursun ki, herkes onu sever, benimser. Ve bu zamana kadar yanlış sayılan şey doğru olur. Zaten duygulara isim koyan şairlerdir. Dili yaratan şairlerdir. "


Yüzlerce şiiri, romanları, denemeleri ile Türk şiirinin büyük ustalarından Attila İlhan. Bıraktığı eserleriyle adı yaşamaya devam edecektir.

Bir şiirin anlatısını, duygusunu en güzel eser sahibi ortaya koyar. O yüzden bu harika şiiri kendi sesinden dinleyelim.




 








Röportaj alıntısı : Edebiyat dergisi " Yağmur" dan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder