Kasım 23, 2012

ferit edgü



Ferit Edgü'nün Çığlık kitabından Üç Düş/üş isimli öyküsü. Gördüğü düşten yola çıkarak önce bir kuş, sonra onu avlamaya çalışan avcı ve sonra da avcı köpeği olarak sürüyor hikaye ... Önce avken sonra avcı oluşu, yer değiştirmelerdeki görsel sunum ve duygu aktarımı çok güzel. Kitap elimde olsaydı tamamını yazmak isterdim. Alıntılar :ayseninkitapkulubu.blogspot.com'dan 


Bir kuşum uçuyorum... Boşlukta süzülmekten duyduğum mutluluktan soluğum tıkanacak gibi.
Uyku ile uyanıklık arasındaki anda ( o ara-bölgede ) kuş değilim. Kuş olmadığımın bilincindeyim. Bir başka deyişle kuş olmadığını bilen, ama bir kuş olan, bir kuş gibi uçabilen, boşlukta süzülen bir yaratığım. ( İnsan ? )

Kuş olmadığını biliyorsun, diyorum kendi kendime. Uçtuğuna aldanma, bir insansın. Gördüğün bir düş. Düşte insan da uçabilir. Ama bir kuş olarak değil, diye yanıtlıyorum kendi kendimi...
Yalnızım yatağımda. Tartışma biter bitmez yeniden uykuya dalıyorum.Yeniden bir boşlukta süzülen bir kuşum. Bir pike yapıyorum. Kanatlarım suya değdi - değecek ( altımda bir göl var ). Bir kanat çırpışıyla yükseliyorum. Soluğum tıkanana değin yükseliyorum. Sonra yeniden bir pike. Pike.... kendini bırakmak demek.

Kanat çırpmadan. Havadan ağır olan bedenin, yer yüzüne doğru süzülüşü. Bu süzülüşte, göl kıyısındaki kamışların arasında bir avcı görüyorum. İki kanat çırpışı... Yeniden havalanıyorum... Ama o ne ?, bir patlama ve göğsümdeki bir acı......



Dengemi yitiriyorum. Güçsüz kanatlarım çırptıkça dayanılmaz bir acı veriyor. Yükselme çabalarım boşuna. Boşlukta yalpalayarak düşüyorum.”
“Yerden birkaç metre yükseklikte, ağaç gövdeleriyle çalılar arasında, bocalıyorum. Düşme, diyorum kendime. Düşersen bitiktir sonun. Bir köpek gelir ve çıkmamış canını çıkarır.

Düşmemek için çabalıyorum. Havalanmak, yükselmek için acıyla kanat çırptığımda, çok az, çok çok az yükselebiliyorum. Bu arada, içimden bir ses, bana olağanüstü bir kuş olduğumu, canımı verdiğimde (kime vereceğim canımı, köpeğe mi, insana mı?) küllerimden yeni bir kuşun doğacağını söylüyor. Küllerimden… Yeni bir kuş…”


“İkinci düşümde bir avcıyım.

Havada bir kuş. O güne değin görmediğim büyüklükte ve güzellikte. Tavus mu desem, Anka mı? Bilmiyorum. Ne avladım böylesini, ne de avlanmışını gördüm.

Çiftenin namlusu yere çevrili, bir süre uzun bir süre seyrediyorum bu kuşun havada süzülüşünü. Tek başına. Sanki uçuşun tadını çıkarıyor. Sonunda avcılık ağır basıyor. Çiftenin namlusunu, yavaş yavaş, yerden havaya kaldırıyorum. Elimde olmadan (sanki) nişan alıyorum. Ve çekiyorum tetiği.”


“Üçüncü düşümde bir köpek olarak görüyorum kendimi. Bir av köpeği. Sıska, uzun düşünceli, dikkatli, burnu yerde bir av köpeği olarak.
...
Yere, avcının ayakları dibine (eğitim gereği) çöküyorum. Çöker çökmez de bir patlama sesiyle kendime gelip koşmaya başlıyorum. Boşlukta kanat çırpan çaresiz kuşun düşeceğini kestirdiğim yere doğru. Kuş, düşmemek için tüm gücünü kullanıyor. Ama kanat çırpışları güçsüz. Kötü bir avcıya eşlik ettiğimi anlıyorum. Üst üste iki atış ve kuş ölmemiş. Ölecek, ama havada değil. Belli ki ağır yaralı.”

“Uyanıyorum.

Bir avcı

bir kuş

bir köpek olarak

ve ...


Üç Düş / üş / Ferit Edgü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder