Kasım 19, 2012

Leonid Tishkov / ay'ı yere düşüren adam




Yalnız bir adam vardı. Bir evin çatı katında oturan şapkalı ve yalnız bir adam. Her gece izlediği parlak ayı bir gün gökyüzünden yere düşürüp yalnız hayatını aydınlatmak istedi. Öyle ya ; ay da gökyüzünde yalnızdı. Bir eve bir yalnızlık sığıyorsa elbet iki yalnızlık da sığardı.



Sokağa çıktı. Yürüdü. Ay da gökyüzünde onunla yürüdü. İnsanları, binaları, kentleri geçtikçe ay büyüyüp yeryüzüne daha da yaklaşıyordu. Denizin ve dağın birleştiği noktada adam elini göğe uzatıp ayı  yavaşça yere indirdi.



Ay öyle parlaktı ki denizcileri şaşırtmasın diye onu bir kayanın ardına sakladı. 



Kıyıdaki boş bir sandala bindirip karaya ulaşıncaya kadar kürek çekti.



Karaya vardıklarında bir iple onu sürükledi.


Yorulunca sırtında taşıdı.






Eve vardıklarında yalnız adam çok mutluydu. Ona kendi yatağını verdi. Üşümüş olabileceğini düşünüp üzerini örttü. Evindeki en güzel en sağlam meyvelerden ikram etti.




Ay yanına geldiğinden beri artık yalnız uyumak zorunda kalmıyordu.



Gökyüzünü yalnız izlemiyor ...



Geceleri  işe yalnız başına çıkmıyordu. 


Ay da çok mutlu olmalıydı. Konuşmasa da mutlu bir şekilde parlıyordu. Birlikte lunaparka gidip, çay bahçesinde bile oturmuşlardı. 



Ancak, ay'ın yeryüzünde yalnız bir adamla birlikte olduğunu gören yıldızlar bu durumdan hiç hoşlanmadılar. Adama gelip ya onları da yanına almasını ya da ayı gökyüzüne geri vermesini söylediler.




Adamın küçücük evinde binlerce yıldıza nasıl yer olsundu ?
Kıskanç yıldızlardan onu bir müddet saklamayı çalıştı.



Ama ay öyle parlıyordu ki yıldızlar onları saklandıkları yerde hemen buldular.  " Ay bize, gökyüzüne aittir. Geri ver "  dediler. 




Adam ayı vermek istemedi. Onu gökyüzünden de görülebilecek bir yere; terasa çıkardı.




Balkon demirlerine astı ...


 Sokağın başına indirip elektrik direklerine dayadı ...
Ama olmadı.

Yıldızlar durmadan huzursuzluk çıkarıyorlar, ayı yere indiren adamın evinin üzerinde kümelenip sabaha kadar onu rahat bırakmıyorlardı. 




Nihayetinde adam üzülerek onu yere indirdiği ilk noktaya ; dağla denizin birleştiği yere götürdü. Ona gökyüzüne uzanan bir yatak yaptı. Düşmesin diye yatağı iplerle sağlamlaştırdı . Böylece karşıdan bakıldığında - tahtadan düzenek olmasa- ay sanki gökyüzünde asılıymış gibi görünüyordu. Adam oradan ayrılmadan önce aya baktı ve " hoşçakal" dedi. Ay da yalnız adama alışmış olacak ki üzüldü, gölgelendi, ışığı puslandı... Sonrasında garip bir şey oldu. Ay harelenerek dolunaya dönüştü. Adam ona sarılıp yine geleceğine dair söz verdi.

O gün bugündür ayın dört hali vardır. Ve biliriz ki ay ne zaman hilal olsa şapkalı adam o gece yalnız değildir.





Görsel: Leonid Tishkov

Metin : Akide Ufuk Türkelli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder