Kasım 12, 2012

perfect sense




Karanlık vardır. Işık vardır. Erkekler ve kadınlar vardır.Yiyecek vardır. Restoranlar vardır. Hastalıklar. İş vardır.Trafik ...

Hepimizin bildiği günler ... Nasıl hayal ediyorsak, öyle bir dünya...




Kederle doluyorlar. İnsanların akıllarına bütün kaybettikleri asla sahip olamadıkları aşkları kendilerini terk eden arkadaşları geliyor. Bütün kırdıkları insanları düşünüyorlar. İlk önce kederle doluyorlar sonra da koku alamamaya başlıyorlar. Hastalık bu.   “Akut Duyu Yetersizliği” diyorlar.



Hayat devam ediyor … yemekler daha baharatlı, daha tuzlu daha tatlı ve daha acı … İnsan alışıyor. Asıl büyük kayıp bazı anıların geri gelmemesi … Koku ve hafıza birbirlerine bağlıdır, tarçın kokusu size büyükannenizin verandasını çağrıştırabilir … ya da kesilmiş saman kokusu küçükken size ineklerden korktuğunuzu hatırlatabilir. Mazot kokusu ilk feribot yolculuğunuzdaki bütün anılarınızı geri getirebilir. Koku olmazsa bütün anılar ve o görüntüler de olmaz. 




Artık etraf karanlık. Fakat birbirlerinin nefeslerini hissediyorlar. Bilmeleri gereken her şeyi biliyorlar. Birbirlerinin gözyaşlarını yanaklarında hissediyorlar. Eğer birisi onları görebiliyor olsaydı birbirlerinin suratını okşayan normal bir çift olduklarını düşünürdü. Vücutları birbirine yakın. Gözler kapalı. Etraflarında olan bitenden bihaber. Çünkü hayat öylece devam eder. Öylece...



koku olmazsa, anılar da olmaz ... ya diğerleri de yavaş yavaş kaybolursa 


Perfect Sense 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder