Nisan 02, 2013

kürk mantolu madonna



Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefime varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor; rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum " Kürk Mantolu Madonna" yı seyre dalıyor, kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum ...


zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim ...bu hal gerçi bir çok fırsatı kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim.

- Oo, siz sahiden bir genç kız gibi mahcupsunuz! " dedi.

Yüzüm tutuşarak önüme baktım. Bir kadının bana bu kadar pervasız muamele edişinden adamakıllı sıkılıyordum. Neyse ki o da ileri gitmedi. Evvela çenemi bıraktı, sonra kolumu tutan eli yavaşça yanına düştü. Gözlerimi kaldırınca hayret içinde kaldım. Karşımdakinin yüzünde de müthiş bir şaşkınlık, hatta bir utanma vardı. Boynundan yanaklarına kadar bir kızarma yayılıyordu. Aklımdan derhal bir sual geçti : ' Neden böyle yapıyor ?'

Düşüncelerimi tahmin etmiş gibi :

' Ben böyleyim işte ' dedi. ' Ben garip bir kadınım ... Benimle ahbaplık etmek isterseniz bir çok şeye tahammüle mecbur kalacaksınız ... Çok manasız kaprislerim, birbirine uymaz saatlerim vardır... Hulasa arkadaş olduğum kimseler için pek müziç ve anlaşılmaz bir mahlukum...'

Sonra kendini bu kadar fenaladığına kızmış gibi keskin, adeta kaba saba bir sesle ilave etti :

' Ama keyfiniz isterse ... Kimseye ihtiyacım yok ... Kimseye minnettar olmak, kimsenin dostluğunu, lütfunu istemek niyetinde değilim ... İsterseniz ...'

Ben hep aynı yavaş ve korkak sesimle : ' Sizi anlamaya çalışacağım ' dedim. Birkaç adım yürüdük. Yavaşça koluma girdi ve gayet basit şeylerden bahsedermiş gibi renksiz bir sesle konuşmaya başladı. ' Demek beni anlamaya çalışacaksın ? Fena fikir değil... Fakat bana öyle geliyor ki, boşuna emek! ... Yalnız ben iyi arkadaş olabileceğimi zannediyorum ... Zaman gösterecek ... Ufak tefek kavgalar edersem ehemmiyeti yok. Aldırmazsınız. '

Yolun ortasında durdu, sağ elinin şahadet parmağını, bir çocuğa uslu durmasını tembih eder gibi, kaldırıp salladı :

' Şuna dikkat edin ki, benden herhangi bir şey istediğiniz gün her şey bitmiş demektir. Hiçbir şey anlıyor musunuz ..."





Onun bir çok hislerinin düşüncelerinin benimkilere ne kadar benzediğini gördükçe, aramızdaki yakınlığı daha kuvvetli hissederek seviniyor ; fakat onun bir noktada benden ayrıldığını, hakikatleri kendi kendisinden saklamayı, ne pahasına olursa olsun, kendisini aldatmayı asla istemediğini anladığım için korkuyordum. Çünkü müphem bir his bana, kim olursa olsun bir insanı tamamen gördükten ve gördüklerini kendinden saklamadıktan sonra, ona hiç bir zaman büsbütün yaklaşılamayacağını fısıldıyordu.

*

Hayatımızın, bir takım ehemmiyetsiz teferruatın oyuncağı olduğunu, çünkü asıl hayatın teferruattan ibaret olduğunu görüyorum. Bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyordu. Bir kadın trenin penceresinden dışarı bakabilir, bu sırada gözüne bir kömür parçası kaçar, ehemmiyet vermeden bunu ovuşturur ve bu mini mini hadise dünyanın en güzel gözlerinden birini kör edebilirdi. Yahut bir kiremit, hafif bir rüzgarla yerinden oynayarak, devrin gıpta ettiği bir kafayı parçalayabilirdi. Göz mü mühim kömür parçası mı, kiremit mi mühim kafa mı, diye düşünmek nasıl aklımıza gelmiyorsa ve bütün bunları nasıl kabule mecbursak, hayatın daha başka türlü bir çok cilvelerine de aynı tevekkülle katlanmaya mecburduk


Kürk Mantolu Madonna  / Sabahattin Ali ( 25 Şubat 1907 - 2 Nisan 1948 ) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder