kadim kralların boyunduruğunda
dil dağlayarak halkaları ve kendini
çözdü ağır zincirlerini…
henüz ağlamadan önce
indirmeden tanrının inayeti demirden göğsüne
son kez yeryüzüne bakıp konuştu
“ ateş ve su gününe kadar "
ateş ve su …
hep bir ağızdan fısıldadı o vakit orman
tekrarladı ağaçların arasındaki rüzgar
“ ateş ve su gününe kadar …”
" ateş ve su ..."
" ateş ve su ..."
ey! kanatlarını
güneşe gerenler
dağların ulu oğulları ve kızları
denizlerin gümüşi kıvrımları
ey ! kül rengini yutup katılaşan mağma
eril yağmur / dişil toprak adına
dirilten aydınlığı deng edip örten karanlığa
ateş ve su gününe kadar
susun!
Kustum. Sonra hep kustum içimi rüyalarımda … Devrilen
ağaçların altında yarası yeni kabuk tutmuş bir kör tuttu ellerimden …
“ Gözlerim ol ” dedi . Gözlerim ol ki konuşayım ….
Taş Mektep / Akide Ufuk Türkelli
“ Gözlerim ol ” dedi . Gözlerim ol ki konuşayım ….
Taş Mektep / Akide Ufuk Türkelli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder