Temmuz 16, 2013

şairin romanı




“kara akik, deniz kabukları, tuz ve zift satan; su mermeri, fildişi, abanoz taşıyan gemilerde çalışmıştı. tahtaları yılların suyunu emip ağırlaşmış, manevra kabiliyetini çoktan yitirmiş eski, köhne gemilerde canını kaybetmek pahasına uzak ve derin sulara açılmışlığı vardı. açık deniz gemicilerinden ne çok şey öğrendiğini düşünüyor şimdi. gemicilerin bildiği hayat başka türlü bir hayattı. bunu insan, karada, fırtınalı kış akşamlarının fener ışığıyla aydınlatılmış balıkçı kahvelerinde, yapacak bir şey bulamayan sefersiz kalmış denizcilerin can sıkıntısıyla anlattıklarından ya da denizi tükenmiş, sesi tarazlı, kocamış deniz adamlarının usandırıcı tekrarların eprittiği bir örnek hikâyelerinden öğrenemezdi. karaya çıkan hikâyeler ölürlerdi. balıklar gibi ölürlerdi. suyun hikâyeleri suda yaşardı; kendileri çıksa, ruhları karaya çıkmazdı bu hikâyelerin. orada kalırdı. denizin ortasında. karaya çıkanları geri çağırırlardı.”



Murathan Mungan



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder