Ne desem yalan gibiydi. Selviler, Arnavutköyü’ne doğru mırıldanıp dururdu. Bir taka İstanbul’a gider; bir yelkenli, böcek yüklü bize doğru gelirdi. Tepelerden, ”Kırk katır mı istersin, kırk satır mı?” diyen bir masal cezası havası eserdi.
Rıhtımın kırık taşına oturmuştuk. Bulutlar yıldızlara bir şeyler götürürdü. Beklerdik. Masalımıza aydan çocuklar gelecekti.
Sizi iskelenize bıraktıktan sonra ikinci mevkide oturmuş, dünyada ilk yazıyı yazanı düşünüyordum!
Sait Faik Abasıyanık / Mektup
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder