Mart 30, 2012
Birhan Keskin

kubbem yok ki benim, bir tepsinin kenarında uykum
dönersem, aşağ'sı çok yüksek
düşeceğim nasılsa gördüm.
dünya beni sarmazdı sarmalamazdı döndüm.
gök ağlıyordu, ben zülfünü ördüm.
Birhan Keskin
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Marifet hiç ezilmemek bu dünyada.
Ama biçimine getirip ezerlerse;
Güzel kokmak,...
Kekik misali,
Lavanta çiçeği misali,
Fesleğen misali,
Itır misali,
İsâ misali,
Yunus misali,
Tonguç misali,
Nâzım misali...
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Before Sunset
- Neden bu aptal kitabı yazdığımı bilmek istiyorsundur?
- Neden?
- Çünkü belki Paris'teki imza günlerinden birine gelecektin ve ben de yanına yaklaşıp, "Hangi cehennemdeydin?" diye soracaktım.
Before Sunset duygu ve diyolog olarak ilk filmden daha az doyurucu olsa da Jesse ve Celine'in aradan geçen 9 yılda tiplerine ve sohbetlerine yansıyan olgunlukları, tekrar karşılaştıkları ilk andan itibaren hiç kopmamışcasına sıcak sohbetleri ve Paris manzaralarıyla huzur dolu ve mutlu eden bir film.
.jpg)
- Tanrım, neden o gün Viyana'da değildin? Hayatlarımız çok farklı olabilirdi.
- Belki de olmazdı. Belki, ileride birbirimizden nefret ederdik.
- Ne, şu an birbirimizden nefret ettiğimiz gibi mi?
bundan altı ay sonra aynı yerde, aynı peronda ... / Before Sunrise
Dünyadan İlginç Kitabevleri
![]() |
Selexyz Bookstore Maastricht, Holland |
![]() |
Selexyz Bookstore in old Dominican church. |
![]() |
Shakespeare & Co. kitabevinin üst katında genç yazarların kitabevinde bir iki saat çalışma bedeliyle konaklama imkanı için yataklarda konulmuş. |
![]() |
Lello bookstore in Porto, Portugal. |
Mart 28, 2012
Virginia Woolf,

'' Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.''
Virgina Woolf / 25 Ocak 1882 – 28 Mart 1941

'' Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.''
Virgina Woolf / 25 Ocak 1882 – 28 Mart 1941
üç aynalı kırk oda
" günün birinde yazdıklarımdan bir perde çekeceğim hayatıma . herkes kağıt üzerine yazılanları benim hayatım sanacak, ben de hayatımı saklamış olacağım böylelikle. saklamanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. kasada oturan kız gibi! herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz "
Murathan Mungan
tutunamayanlar
Oğuz Atay / Tutunamayanlar
Mart 27, 2012
Daha önce yayınladığım video inatla açılmadı. Her zaman ilk seçiminiz doğrudur diyerek ... :)
Feridun Düzağaç
Bu kadar gereksiz adamın boy gösterdiği Tv programlarında neden özlem duyduğumuz insanlar çıkmaz anlamıyorum. Hepimiz canımız istediğinde bu adamların canlı performanslarını izleyebilecek kadar şanslı olamıyoruz ne yazık ki ... Neyse imkanınız varsa benim için de izleyin, dinleyin derim son olarak
Uzansam
Çocukluğuma dönsem
Derinlerde gizlenmiş yaralarımı görsem
Bir bıçak yarasıyla acısız kalsam
Oyunlar oynasam sahnesiz maskesiz
Kumdan kalelerime dalgalar vursa
Kağıttan gemilerimin tayfası olsam
Yıldızımı okşarken bir uçak geçse düşümden
Avaz avaz bağırıp sesimi duyursam
Ah çocukluğum camdan duvarlarım
Portakal çiçeği kokulu heyecanlarım
Kuş tüyüydü düşlerim umutlarım
Hani nerde arsızlığım umarsızlığım
Heyy uçak
Hey uçak uçak
Beni de al
Beni de buralardan götür
Nereye gidiyorsan
Beni de al
Beni de uzaklarıma götür
Uçak
Güzel uçak
Büyük uçak
Uçağım
F.D
F.D
Otuzbeş yıl olmuş ihtayar bir çocuktur güzel ruhum
Ama çok düştü, incindi, yoruldu, dinlenmeli kalbim
doğrusu ...
Feridun Düzağaç
Münzevi
Bir münzeviydim…
Virajlı harfler gibi yaşadım;
s’de kaldım, kahrın alfabe(s)inde.
Ölümler vardı öldüm, ateşler vardı yandım.
Bir yanardağ gibi içimden dünyanın
yüzüne karşı…
Aşkların, inançların yüzüne karşı
ihanetle öpüştüm, yazgıma küstüm.
Öpüştüm ölümlerle, vuruldum düştüm!
Yapraklar sallanıp dururken ağaçlarda.
İçimde yarım kalmış bir orman.
İçimde yanmış kalmış bir orman...
Yağmurlar vardı, hepsini yağdım.
Ne beklenen gelendi, ne gelen beklenendi…
Devrildim sabrın tehditkar kabzasıyla.
Uygarlık yarım kaldı, dedim ey Zerdûşt
ve yarım barbarlık da!
İkisi de caymadı,
gökyüzü soldu,
avuçlarımda gencecik bulutlar öldü…
Ardımdan sürüyerek getirdim kendi ölümü;
alın dijital dünyanıza kadavra yaparsınız!
Yapraklar sallanıp dururken ağaçlarda.
İçimde yarım kalmış bir orman.
içimde yanmış kalmış bir orman...
Kan bile terk ederken damarını,
zamanlar an’larını, her aşk kendi masalını...
Dedim, yapraklar mı terk eder ağaçlarını,
yoksa ağaçlar mı yapraklarını?
Mart 23, 2012
Edip Cansever
Ne kalır ne kalır
Tuz gibi susayan, nane gibi yayılan
Dokuzu unutulmuş on yüz mü kalır
Onu da unutulmuş bir şiir belki kalır
On çizik, on çentik, on dudak izi
Bir çay bardağında on dudak izi
Aşklardan sevgilerden
Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi
Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem
Bir de bu kalır.
Ne kalır benden geriye,
benden sonrası kalır
Asıl bu kalır.
Edip Cansever
E.E.Cummings
" Seni diğerlerinden farksız kılmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş başladı mı artık hiç bitmez..."
Edward Estlin Cummings
Mart 21, 2012
Charles Bukowski
Bizzat insan ırki üzerine yazarken bile onlardan uzak kaldığımda kendimi daha iyihissediyorum; iki santim uzakta olmak bile iyidir, iki mil uzakta olmak harika, iki bin mil uzakta olmaksa mükemmel
Charles Bukowski
ibrahim tenekeci
acıyan bir şeyim ben buradan çok uzaklarda,
ve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla
çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması
bir yastık arıyorum kuş seslerinden
mühim değil sonrası.
sorma,
siliniyor her şey, hatta uçurtma
takılıp kalıyor göğe.
İbrahim Tenekeci
Mart 15, 2012
deniz yıldızı
- Birazdan güneş yükselip sular çekilecek. Onları suya atmazsam Ölecekler.
- Kilometrelerce sahil, binlerce deniz yıldızı var. Bunların hepsini nasıl kurtaracaksın? Ne fark eder ki der…
Genç adam eğilip yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama...
Tolstoy
katı
.jpg)
İçerden yürüyen ve püsküren su
Fokurdayan lav kaynayan felek
bunca şey birbirini ite kaka oluyor
Ve katılaşıyor dünya giderek
Birhan Keskin
Mart 14, 2012
Melih Cevdet Anday
Hayvanlar konuşmadıkları için
Kim bilir ne güzel düşünürler
Tıpkı ellerimiz gibi…
Melih Cevdet Anday
İbrahim Tenekeci
kimseyi kıramam ben kendimden başka
dümen bile kıramam incinir diye rota
ve fırtınayı severim sizden iyi olmasın
götürür çünkü beni o ateşin girdabına
hangi çocuk üstlenir bir girdabın suçunu
çığ düşüyor başıma, biraz kar yağsa
karşılıksız çıkıyor gülmenin tüm çekleri
titriyorum, dağa nişan alan bir çocuk gibi
ya bir vuruşta devrilmez, yürürse üzerime
evet, inanasım gelmiyor gözümün gördüğüne
nasıl her şey kilitliyse açık denizde
nasıl korkarak büyüyorsa astım çiçeği
bir mermer gibi eriyorum hayatın kapısında
hüzün bandıralı bir gemi cansuyumda
seyretmeye doymuyor, öpüyor sonra beni
ey gitmek denen serseri
gelinlik kuşlar gibi
sekip durma göğsümde
yağmuru bıçakladım ben
bıçaklarım seni de...
İbrahim Tenekeci
Mart 13, 2012
Metin Altıok
Durmadan avuçlarım terliyor,
İnildiyor ardımdan
Girdiğim çıktığım kapılar.
Trenim gecikmeli, yüreğim bungun,
Bir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar.
Ne zaman bir dosta gitsem,
Evde yoklar.
Dolanıp duruyorum ortalıkta.
Kedim hımbıl, yaprak döküyor çiçeğim,
Rakım bir türlü beyazlaşmıyor.
Anahtarım güç dönüyor kilidinde,
Nemli aldığım sigaralar.
Ne zaman bir dosta gitsem
Evde yoklar.
Kimi zaman çocuğum,
Bir müzik kutusu başucumda
Ve ayımın gözleri saydam.
Kimi zaman gardayım
Yanımda bavulum, yılgın ve ihtiyar.
Ne zaman bir dosta gitsem,
Evde yoklar.
Bekliyorum bir kapının önünde,
Cebimde yazılmamış bir mektupla.
Bana karşı ben vardım
Çaldığım kapıların ardında,
Ben açtım, ben girdim
Selamlaştık ilk defa.
Metin ALTIOK
Mart 11, 2012
Ezra Pound
Efendimiz dinlen artık, yorgunuz yorgun,
Duyalım biraz da rüzgârların parmaklarını
Üstümüzü örten şu durgun
Yaş kurşun gibi ağır kapaklarda.
Ezra Pound
Aslı Erdoğan
Çünkü kendimi arıyorum, kendi öykülerimi. Tahta sandalyenin üzerine asılı kementte, iki bin yaşındaki zeytin ağacının boğumlarında, uğursuzluktan korunmak için kulübenin kapısına diri diri çivilenmiş baykuşun son bakışlarında, ormanın derinliklerinden öldürülmek için çıkıp gelen ceylanda, avcıdan kaçan yaralı hayvanda – yarısı parçalanmış gövdesini güçlükle sürükleyen bir tilki. Giderek korkunçlaşan imgelerde, parçalanarak çoğalan tek öyküde. Yaşamın sesinin zayıfladığı öykülerde.
Bir ağacın köklerinden başlayıp doğan güneşe doğru bir yolculuk yapmak ve var oluşunun gerçek öyküsünü bir ağaçtan dinlemek.
"Orman diyor ki: "Dünya sana öfkelenecek, sen ona benzeyene değin. Dünya seni yaralayacak, sen dünya olana değin."
Aslı Erdoğan
Bir ağacın köklerinden başlayıp doğan güneşe doğru bir yolculuk yapmak ve var oluşunun gerçek öyküsünü bir ağaçtan dinlemek.
"Orman diyor ki: "Dünya sana öfkelenecek, sen ona benzeyene değin. Dünya seni yaralayacak, sen dünya olana değin."
Aslı Erdoğan
Mart 06, 2012
Şükrü Erbaş
Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür Hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.
Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür Hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum; umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki?
Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama değil mi yoksa?
Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu, ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim; çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise, bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir ben'e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür Hanım?
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür Hanım, şiiridir. Beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...
Şükrü Erbaş
Görsel : Nuri Bilge Ceylan
Mart 05, 2012
Tarık Tufan
Lamba cininin “ Dile benden ne dilersen” cümlesine, “Canının sağlığı” cevabını verebilecek mahcup adamların hatırı için dönüyor dünya.
Tarık Tufan
karanfil sokağı
.jpg)
Dört yön, onaltı rüzgar
Ve yedi iklim beş kıta
Kar altındadır.
Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
Ray, asfalt, şose, makadam
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi Fırat
Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler
Vatanım boylu boyunca
Kar altındadır.
Döğüşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapına kadar namuslu
Dağlara çekilmiş
Kar altındadır.
Şarkılar bilirim çığ tutmuş
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapısı
Kolsuz,yarı çıplak Venüs
Trans-nonain sokağı
Garcia Lorca'nın mezarı,
Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
Kar altındadır.
Mart 01, 2012
Yaşama Uğraşı

Anladığıma göre ben yalnız kalmayı öğrendiğim zaman olgunlaştım, başkaları ise insanlarla birlikte olma gereğini duydukları zaman
Cesare Pavese - Yaşama Uğraşı
muhsin bey
Çiçekler ölmüş, hepsi. Eskiden bir yer ayarladın mı güneşi iyiyse, yerini de sevdiyse ne biçim açardı. Şimdi güneş aynı. Işık aynı.Yer aynı... Suni gübre istiyorlar. Bir iki gram potas koyunca bir coşuyor namussuzlar.
Ama sonra... Ölüyorlar.
Muhsin bey
uzak bir kıyıda
Kırılıyoruz, ya sen ya ben
ya da kırılmışlığımız
öyle derin öyle onarılmaz
bir yol arıyor yüzeye vurmak için
bir bahane.Onarılamıyoruz
onaramıyoruz, ekimiz görünmeden
sen ve ben
aramıza gerilen sahte deri
katılaşmış, çatlayabilir ancak, çatlıyor
sızıyor kan senden ya da benden
bazen ikimizden
bilemiyoruz yaşamayı severek
ve sevmeden
belki hem severek hem sevmeden
böyle parçalanarak dağılarak
mı ölünür?
dünyaya bir bütünlük bırakmadan
oysa ölüm bile usul usul
yaşama benzer yaşama benzer
Gülten Akın / Uzak Bir Kıyıda
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)